Dan Brown‘ın çevrilme ve yayın süreci gizlilikle yürütülen romanı “Cehennem & Inferno“, 12 ülkeyle aynı anda Türkiye’de yayımlandı. Altın Kitaplar etiketiyle raflardaki yerini alan roman, İpek Demir ve Petek Demir tarafından çevrilmiş.
Dün kitap yayınlanmış dediğim anda kitap sponsorumun elime tutuşturduğu Cehennem, elden bırakılmadan heyecanla okuyabileceğiniz sürükleyici bir roman.
574 sayfadan oluşan Cehennem, Dan Brown’ın “Melekler ve Şeytanlar”, “Da Vinci Şifresi”, “Kayıp Sembol” kitaplarından sonra Robert Langdon serisindeki dördüncü romanı.
Gelelim kitabın sayfalarını çevirmeye.
“Cehennem”, Dante’nin İlahi Komedyasındaki gizemleri araştırıyor.
Cehennemin en karanlık yerleri,
Buhran zamanlarında
Tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon, kan kırmızısı suların köpürerek aktığı bir nehrin karşısında peçeli bir kadının hayalini görür. Kadın ona “ara”, “bulacaksın” diye fısıldar. Boynunda lacivert renkli bir nazarlık taşıyan, altmışlı yaşlarındaki gri saçlı bu kadının “ara ve bul” sözlerini tekrarlamasından sonra Langdon, haykırarak uyanır.
Uyandığında, bir hastane odasında bulunduğunu anlarancak ne buraya nasıl geldiğini, ne de neler olduğunu hatırlamaz. Şaşkınlığı sürerken, odaya giren Dr. Sienna ve Dr. Marconi ona başından vurulduğunu açıklar. Langdon buna bir anlam veremez ve gördüğü kötü rüyalardan bahseder. Günlük hayata dair son hatırladığı detay ise, günün erken saatlerinde çalıştığı kampüste yürüyor olduğudur. Oysa camdan gördüğü manzara, evinden binlerce kilometre uzakta olan, Floransa’ya aittir.
Yoğun bakım ünitesindeki odasında korkunç baş ağrıları çeken ve kabuslarında hep aynı şeyleri gören Langdon’un ziyaretçisi olduğu söylenir, oysa hastanede yattığını kimse bilmemektedir. Baştan aşağı siyah kıyafetler giymiş, kirpi gibi kısa saçlı ziyaretçi aslında bir suiakstçidir. Dr. Sienna’nın yardımıyla bu katil tarafından vurulacakken kaçmayı başaran profesör için bir ölüm kalım kovalamacası başlar…
Dr. Sienna’nın evine sığınan Langdon, Amerikan konsolosluğundan telefonla yardım ister. Onları beklerken, ceketinin astarına gizlenmiş bir silindir bulur ve üzerindeki simge dikkatini çeker. Profesörün parmak iziyle açılabilen bu silindir, bir yansıtıcıdır. Duvarda beliren görüntü ise, ölümden sonraki hayatın şimdiye dek yapılmış en korkutucu resmi olan Botticelli’nin “Cehennem Haritası”nın bir kopyasıdır. Sırlarla dolu bu tablo, on dördüncü yüzyılda yazılmış bir edebi eser olan Dante’nin Cehennemi’nin canlandırmasıdır.
Simgebilim profesörü, kendini bir anda ipuçları Dante’nin “Cehennem” adlı eserinde gizli olan ve çözülmesi gereken korkunç bir senaryonun içinde bulur. Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan semboller zinciri Langdon’ı insanlık tarihini sonsuza dek değiştirebilecek bir mekana sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur.
Bu kadar spoiler yeter ☺
Dan Brown, kitabın başında “Gerçekler” diye bir açıklama koymuş. Orada diyor ki,
Bu romanda bahsi geçen tüm sanat ve edebiyat eserleri ile bilim ve tarih gerçektir.
“Konsorsiyum” yedi farklı ülkede şubeleri bulunan özel bir kuruluştur. Güvenlik ve mahremiyetini korumak için ismi değiştirilmiştir.
Cehennem, Dante’nin epik şiiri İlahi Komedya’da betimlenen yeraltı dünyasıdır. Eserde cehennem, “Gölge” denilen varlıkların, yani yaşamla ölüm arasındaki bedensiz vücutların bulunduğu, çok ayrıntılı bir dünya olarak tasvir edilir.
Nasıl ilginizi çekti mi? Benim çekmişti ☺
Sonuç olarak; Bu heyecanlı ve bir çırpıda okunan roman, tam bir Dan Brown klasiği. Okurken merakınız, heyecanınız hep canlı kalıyor ve enteresan bilgiler öğreniyorsunuz.
Yazarın dili sebebiyle, kitabı okurken her sayfasını gözünüzde canlandırmanız mümkün. Macera dolu her bölüm, bir sonraki sayfa için sabırsızlandırıyor. Üstelik öykünün merkezinde İstanbul var, daha ne olsun ☺
İtiraf edin uzun zamandır kitap okumuyordunuz, başlamanın tam sırası 😉
Aşağıda kilise tarihi konusunda uzman yazar Stephen Tomkins’in cehennem tasviri ile ilgili harika bir incelemesi var. Mutlaka göz atın 🙂
Da Vinci Şifresi‘nin yazarı Dan Brown’ın dün piyasaya çıkan yeni kitabı, adını ve konusunu Dante’nin İlahi Komedya adlı eserinin Cehennem bölümünden alıyor.
İtalyan şair Dante, kitabının bu bölümünde hayali bir cehennem yolculuğunu anlatır.
Kilise tarihi konusunda uzman yazar Stephen Tomkins cehennemin 10 özelliğini BBC Türkçe sitesine şöyle anlatmış.
1. Cehennem koni şeklindedir
Dante’nin tasvir ettiği biçimiyle, koni şeklindeki cehennem dokuz katlıdır; koninin ucu dünyanın merkezine doğru iner ve derinlere indikçe daralır bu katlar. Hangi katta kalacağınız günahlarınıza bağlıdır. Pisboğazlara, sapkınlara ve sahtekârlara ayrılmış özel katlar vardır. Cehennemin yüzeyinde merkez Kudüs’tür. Cehennemin etrafı, onu dış dünyadan ayıran Akheron nehri ile çevrilidir. Cehennemin hemen dışında, hayatları boyunca ne iyi ne de kötü bir şey yapmış olanlar kalır. Yani tarafsızlıklarından dolayı cezalandırılırlar. Arılar sokar, kurtçuklar kanlarını emerken, sonsuza kadar bu çember etrafında dönerler.
2. Cehennem türlü türlüdür
Cehennemin günümüzdeki alevli ve üç başlı çatal ile karikatürize edilmiş hali, Ortaçağ’daki tasvirlerin yanında çok sade kalır. Bu modern tasvir muhtemelen Milton’un Kayıp Cennet adlı eseriyle ilintili. Orada Milton, cehennemi “alevleri aydınlatmayan ama karanlığı daha görünür kılan büyük bir ocak” olarak tanımlar. Cehennemi Adem ile Havva döneminde tasvir ederken tek sakinlerinin iblisler olduğunu söyler.
Dante’nin tasvir, Hieronymus Bosch’un da resmettiği Ortaçağ cehenneminde ise cezalar günahlara göre farklılık gösterir. Uyumsuzluk yaratanlar parça parça doğranır, intihar edenler birer ağaç olarak yaşamını sürdürür, dalkavuklar lağım içinde yüzer, hainlerin ise kafası sonsuza dek ihanet ettiği kişi tarafından yenir. Bu cehennem sabit bir ceza şeklinde değil, hayatımızda yaptığımız yanlış seçimlerin sonucu olarak gündeme gelir.
3. Cehennem (muhtemelen) yeraltındadır
Ortaçağ’da insanlar cehennemin yeraltında olduğunu düşünürdü. Yerdeki deliklerde cehennemden çıkan dumanları gördüğünü söyleyen seyyahların hikâyeleri anlatılırdı. Dante de bu görüşteydi. Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyor ve cehennemin dibinde yer alan şeytanın göbeğini yerçekimi merkezi olarak görüyordu. Milton’un cehennemi ise dünyadan uzaktı. Kayıp Cennet‘te, Adem ile Havva dönemini, dünyanın hâlâ mükemmel olduğu bir zamanı anlatır. Dolayısıyla cehennemin dünyanın merkezinde sanılması tutarsızlık olurdu. Dante bütün cehennemi, arafı ve cenneti bir haftadan kısa bir zamanda dolaşır. Milton’da ise şeytanın cennetten cehenneme düşüşü dokuz gün sürer.
4. Cehennem donabilir
Kayıp Cennet’in yazarı John Milton
Milton cehennemi tepelerin, mağaraların, sahillerin ve ateş kuyularının olduğu bir yer olarak tanımlar. Dante’de ise kan döken insanların konulduğu kaynayan kan gölleri, sapkınların konulduğu ateş mezarlar; dine küfredenlerin, tefecilerin ve eşcinsellerin gönderildiği ateş yağan çöller tasvir edilir. Fakat birçok cehennem katında Dante ateş tasvirleri kullanmaz. İkinci kattaki şehvet düşkünleri rüzgârda savrulurken, üçüncü kattaki pisboğazlar lağım pisliğinde tutulur. Cehennemin en derin dokuzuncu katında ise şeytan beline kadar buza gömülü bir halde durur. Milton’da da ateşin yanı sıra kar, buz, rüzgar tasvirleri de yapılır ve soğuk, ateş ile aynı etkiyi bırakacak bir tarzda kullanılır.
5. Cehennemde kimler var?
Cehennem papalarla doludur. Milton’un cehenneminde henüz kimse yoktur, ama zamanı geldiğinde papalarla dolacaktır. Dante’de de aynı şey sözkonusudur. İşledikleri çeşitli suçlardan dolayı papalar cehenneme gitmiştir. Katolik alim Erasmus’un bir eserinde de bir papa cennetin kapılarından geri çevrilir. Mikelanjelo’nun bir freskinde ise kendisinin çıplak resimler yapmasına karşı çıkan ve papaya çalışan bir görevli cehenneme doğru çekilirken ve bir yılan cinsel organlarını yerken resmedilmiştir. Dante’nin Cehennem‘inde tanıdığı ve düşmanı olmayan, fakat eşcinselliği ile doğanın düzenini bozan başka insanlar da vardır. Cehennemin en derininde ise üç başlı şeytan tarafından sonsuza dek yenecek olan üç gerçek insan, üç hain vardır: Cassius, Brütüs ve İsa peygamberi ele veren Yehuda.
6. Cehennemdeki gerçek dışı yaratıklar
Dante’nin Cehennem’inden bir sahne
Cehennem pagan efsanelerinden çıkma yaratıklarla doludur. İnsan başlı atlar, yarı kadın yarı kuş, yarı insan yarı boğa canavarlar, üç başlı köpekler, vs. Mikelanjelo ise Yunan mitolojisindeki ölülerin kayıkçısı Kharon‘u ve adaletli kral Minos‘u da kullanmıştır. Milton, Yunan mitolojisinin yeraltı dünyasının dişi canavarı Medusa ile kötü yılan Hydra‘yı da katmıştır cehennem yaratıklarına.
7. Cehennemde kıyamet
Kıyamet her ne kadar kargaşa ve velvele anlamında kullanılsa da aslında şeytanın ve takipçilerinin toplandığı, cehennemin başkenti anlamına gelmek üzere Milton’un yarattığı bir kavramdır. “Cehennem kapısı açıldı” deyimini de ilk kez Milton kullanmıştır; yine gürültü ve kaos anlamında değil, iblislerin kaçışı anlamında kullanmıştır.
8. Cehennemin kapısı
Dante’nin Cehennem‘inin kapısında “Ey buraya giren, bütün umutlarını ardında bırak!” sözleri yazılıdır. Milton’un Kayıp Cennet‘inde ise dokuz kapı vardır: Üçü pirinçten, üçü demirden, üçü de delinmez taştan yapılmış kapılardır bunlar. Bu kapılara sırasıyla günah, ölüm ve dinmeyen havlamalarıyla cehennem köpekleri gardiyanlık yapmaktadır.
9. Cehennem ve cinsellik
Yunan mitolojisindeki yılan saçlı Medusa
Hristiyanlığın insanların cinsel yaşamına fazla müdahale ettiğine dair bir inanış olsa da, cehennemde cezalandırılan günahlar arasında cinsel davranışların fazla yeri yoktur. Dante, Brunetto Latini’yi “doğaya aykırı” cinsel davranışı nedeniyle yedinci katta cezalandırır; fakat genel olarak şehvet ile ilgili günah işleyenler ikinci katta tutulur.
10. Cehennem ve İncil
İncil bu fikirlerin çok azına kaynaklık eder. İncil’de cehennem ve ateşinden söz edilir ama Dante’nin cehennem ile ilgili ayrıntılarının çoğu Yunan ve Roma mitolojisinden gelmektedir ve birçoğu Ortaçağ Avrupası’nın hayal ürünüdür. Doğulu Hristiyan ressamlar bu konuya aynı ilgiyi göstermemiştir. Batı’da ise 1215’ten sonra, yani Dante’nin eserinden yüz yıl önce gelişmeye başlamış bir fikirdir. Günümüzde Hristiyanlar cehennem konusuna oldukça şüpheyle yaklaşmaktadır. İncil’de cennete 622 , cehenneme ise 15 gönderme yapılmaktadır.