İzleyecek film ve dizi sıkıntısı çektiğimiz şu günlerde İngiliz yapımı Black Mirror imdadımıza yetişti. Bitmesini istemediğimiz için azar azar tükettiğimiz bu bilim kurgu dizisinin her bölümü farklı bir ekiple, konuyla ve oyuncularla sunuluyor. Süreleri, gerçekleştikleri zamanları bile farklı 🙂 Kısaca üçlemelerin ortak konusu hayatımızı kolaylaştırması ve geliştirmesi beklenen teknolojinin ve modern hayatın yaşantımızı nasıl altüst edebileceği ile ilgili.
Modern yaşama, teknolojiye, politikaya, değişen ve gelişen iletişim araçlarına, bilincimize, hafızamıza, olaylara yaklaşımımıza getirilen eleştirel yaklaşım gerçekten düşündürücü.
Toplam 2 sezonda yayınlanan 3’er bölümden oluşan dizi, teknolojinin kontrolsüz gelişimi sonucunda yaşanabilecek örneklerle dolu.
Yapımcı Charlie Brooker bir süre önce, üçüncü sezon için elinde yeterli materyalin bulunduğunu, onay verilmesini beklediğini açıkladı. Aslında bir röportajda dizinin verdiği mesajı çok güzel açıklamış 🙂 “Teknoloji bir uyuşturucuysa yan etkileri de olmalı. Dizi hoşnutluk ve huzursuzluk veren bir alanda bulunuyor.” Black Mirror aslında bağımlısı olduğumuz; avuç içimizde, duvarımızda, masamızda bizi karşılayan parlak ekran.
Her bölümü film tadında olan dizinin bölümlerine gelince;
İlk sezonun birinci bölümü “The National Anthem” adını taşıyor ve 44 dakika sürüyor. Kraliyet ailesinin genç ve gözde üyesinin kaçırılışı ile ülke karışıyor. Kaçırılma videosu youtube üzerinden bir virüs gibi hızla yayılmaya başlayınca halk ekranlara kilitleniyor. Serbest kalması için tek bir şart var ülkenin başbakanının bir domuzla fiziksel yakınlaşmasının televizyondan canlı yayınlanması.
Yönetmen Otto Bathurst
İlk sezonun ikinci bölümü “Fifteen Million Merits “ adını taşıyor ve 62 dakika sürüyor.
Gelecekte geçen bu bölümde herkes teknolojinin birer figüranı. Yaşayan herkes kondüson bisikletinde pedal çevirerek Merit adı verilen sanal paralardan kazanıyor. Yaşamları boyunca, yemek – içmek – izlemek – barınmak gibi tüm ihtiyaçlarını karşılamak için sisteme merit ödemeleri gerekiyor. Pedal çevirmedikleri zamanlarda küçük ama duvarları dev ekranlara dönüşen odalarda kalıyorlar. Kaldıkları odaların duvarları dev erkanlarla kaplı ve yayınlanan reklamları izlemedikleri zaman merit ödemek zorunda kalıyorlar. İnsanlar digital çağın avucunda bir kumandaya dönmüş. Yaşanabilecek aşk hikayesi bile rality şov tadında bir yarışmayla hüzünleniyor.
Yönetmen Euros Lyn
İlk sezonun üçüncü bölümü “The Entire History of You“ adını taşıyor. 48 dakikalık bu bölüm alternatif gerçeklik içeriğiyle nefis bir bilim kurgu. Hayatınızda yaşadığınız her anın kayıt altında tutulduğunu ve tüm hatıralarınızı tekrar tekrar izleyebildiğinizi düşünün, nasıl olurdu?
Bu bölümde Liam muhteşem oyunculuğu ile etkileyici. İlk önce onun bir iş başvurusu sırasında başına gelenlere tanık oluyoruz. Bu gelecekte başarılı bir cv dosyanızın olması yeterli değil, geçmişiniz kulağınızın arkasında takılı olan çipten izlenebiliyor. Günlük hayata gelince, eşinizin anlık bir bakışı bile bu teknoloji sayesinde bir aile yıkımına sebep olabiliyor. Teknoloji artık insanları paranoyak ve çılgın yapabiliyor. Gerçekten müthiş bir öykü.
Yönetmen Brian Welsh
İkinci sezonun ilk bölümü “Be Right Back” adını taşıyor. Martha aniden kaybettiği eşi Ash’in yokluğuna alışamıyor. Aynı acıyı yaşayan Sara ise ona denediği ve kendisini avutan bir teknolojiden bahsediyor. Martha başta karşı koysa bile ekran başına kitleniyor. Artık hayatının her anında ses konusunda bile Ash’in taklidini yapabilen bir sanal karakter var. Onunla başta yazışıyor, sonra konuşuyor ve en sonunda da karşılaşıyor.
Yönetmen Owen Harris
İkinci sezonun ikinci bölümü “The Waldo Moment” adını taşıyor.
Jamie Salter ağzı bozuk çizgi karakter Waldo’ya kumanda kolları ve sesiyle can veriyor. Belden aşağı espriler yapan, hazır cevap bu mavi ayıcık halk tarafından sevilen bir karakter. Televizyon programlarına katılıp, sorular soruyor – yorumlar yapıyor ve siyasetçileri köşeye sıkıştırıyor. Aslında yaratıcısı Jamie bile Waldo’nun ciddiye alınmasından rahatsız ama bir gün yapımcının tuzağına düşüyor ve Waldo seçimlere bile giriyor. Üstelik oylamanın online yapıldığı bir sistemde. Günümüzün siyasi ortamı açısından nokta vuruşu niteliğinde…
Yönetmen Bryn Higgins
İkinci sezonun son bölümü “ White Bear ” adını taşıyor. Bu defa konu cezalandırma sistemi. Victoria Skillane baş ağrısı ile uyanıyor, bulunduğu yer ona yabancı. Sendeleyerek evin alt katına indiğinde fotoğraflardan nasıl bir hayatı olduğunu anlamaya çalışıyor ancak geçmişini hatırlamıyor. Televizyonda ise bir işaret var. Evin dışına çıktığında ise herkesin elindeki telefonu ona doğru tutmuş olduğunu görüyor, yardım istiyor ama ona cevap veren yok. Herkes kayıtta… Derken yüzü maskeli bir grup silahlarıyla ona saldırıyor ve kaçmaya başlıyor. İnsanlar hala kayıtta.
Yönetmen Carl Tibbetts
Black Mirror üçüncü sezon için ara verdi, merakla beklediğimiz Game of Thrones ise başladı. Yeni bir dizi arayışında olanlara ise Hannibal’ı öneririm.
Şimdiden hepimize keyifli seyirler.
6 yorum
Gerçekten dogru katılıyorum sana Azze çok iyi olmuş bu elinize saglık.
Elinize sağlık.
İlginiz için ben teşekkür ederim 🙂