Çağımızın en çok merak uyandıran sanatçılarından Fernando Botero’nun eserleri Suna ve İnan Kıraç Vakfı katkılarıyla Pera Müzesi‘nde sergilenmeye başladı. 4 Mayıs – 18 Temmuz 2010 tarihlerinde gezilebilecek sergiyi ziyaret ettim.
Ölü doğa, sirk, boğa güreşi, Latin Amerika halkı ve yaşamı uyarlamalarını kapsayan ve altı bölümden oluşan sergide, Botero’nun diğer sanatçılardan ayıran ayrıntıları gözlemleyebilirsiniz. Kendine has üslubuyla ortaya koyduğu eserler abartılı formlar ve Latin Amerika’ya özgü çarpıcı renklerden oluşuyor. Tablodaki figürler genellikle ifadesiz ve sanki bir fotoğraf makinesine poz verir gibi görünüyor. Kendine özgü tarzını 1960’lı yıllardan sonra fırça darbelerinden arınmış, renk yoğunluğunu ayarlayarak bir hacim elde etmeye başlamış ve böylelikle abartılı boyutlarda insan figürleri ve çeşitli objelerden oluşan resimlerle, zengin iç dünyasını ve deneyimlerini çarpıcı renklerle tuvaline yansıtmış.
Eğlenceli ve neşeli renklerin yanında, tablolarında kullandığı aynadaki orantısız yansıma, aralık kapılar, yarısı erimiş mum, natürmort tablolarında çizdiği meyvelerin içinden çıkan kurtlar bir parça gerilim etkisi yaratıyor. Tablolarında kadınların tırnakları genellikle kırmızı ve saat takıyorlar. Uyarlamalarda ise yeniden yorumladığı eserlerinde hem orijinale duyulan saygı ve kendine has üslubu ile Botero imzası bambaşka görünüyor.
Ben en çok Sirkin rengarenk dünyasından etkilendim. Sanatçının deyimiyle “Çok güzel ve zamandan arınmış bir konu.” Sirk katında, gerçekliğe meydan okuyan bir dünyayı her yönüyle görebiliyorsunuz. Biniciler, cambazlar, kaplan terbiyecileri, uzun bacaklı palyaçolar, atlar, filler, insana benzeyen maymunlar ve daha onlarca figür.
Kilolu figürlere bakarken sempati durmamak mümkün değil, hep gülümsüyorsunuz ama onlar size yüzlerinden gülümseme olmadan ve bir objektife bakar gibi poz veriyorlar. Tablolara bakarken en alakasız köşedeki detaya dalıp onlarca fikir üretebiliyorsunuz. O detaylarda yoğun bir geometrik düzeni görmemek mümkün değil.
Fernando Botero’ya “Şişmanların Ressamı” demişler ama o şu yanıtı vermiş; “Bana kalırsa resimlerimdeki figürler aslında şişman değil zayıflar. Yapıtlarımın zaman zaman hiciv unsuru içerdiğini unutmamanız gerek. Figürlerimin daha çok şişirilmiş figürler olduğu söylenebilir; şehvetli hale getirilmek için şişirilmiş figürler. Sanatta kendine özgü figürleriniz varsa ve bunlar üzerinde kafa patlatmaya meraklıysanız doğal olanı deforme etmeniz kaçınılmazdır. Sanat dediğiniz aslında bir anlamda deformasyon demektir. Gerçek anlamda realist sanat yapıtlarının varlığına inanmıyorum.”
Bu güzel sergiyi birlikte keşfetme ve eserleri fotoğraflama fırsatı bulduğum Hasan Yalçın’ın konu ile ilgili blog yazısına ise buradan ulaşabilirsiniz.
İçinizi açacak, ruhunuzu okşayacak Botero sergisi Pera müzesinde ziyaretinizi bekliyor 🙂