Lana ve Andy Wachowski’nin yazıp yönettiği “Jupiter Yükseliyor / Jupiter Ascending bu hafta vizyona giriyor.
Warner Bros Türkiye Basın Gösterim olanağı ile izlediğim film, düşmeyen temposu ve Wachowski kardeşlerin idealist bakış açısıyla şekillenen fantastik ögelerle bezeli bir bilim kurgu.
Fragmanları ekranlarımıza ilk düştüğünden beri merakla beklediğimiz Jupiter Yükseliyor temelinde “seçilmiş kişi” hikayesi anlatıyor ama anlatırken hiç düşmeyen temposuyla adeta sizi sürüklüyor ve ne zaman bittiğini anlayamadığınız iki saatlik bir uzay macerası sunuyor.
Gelelim filmimizin konusuna (keyfinizi kaçırmamak için spoiler vermemeye çalışacağım) ; Jupiter Jones ( Mila Kunis ) göğün altında bir gece dünyaya gelir ve kaderinde çok büyük olayların var olacağına dair birçok işaretler vardır. Ancak doğumunda var olan bu işaretler, gerçek hayatında onu bir türlü bulmaz. Yetişkin bir genç kız olmuştur ancak her gün ailesiyle birlikte başka insanların evlerini temizlemektedir.
İstediği teleskobu satın almak için yumurtalarından birini satmaya karar vererek hastaneye gider. Sahte bir isimle kayıt olduğu bu operasyonda tuhaflıklar başlar ve sağlık ekibi Jupiter’i öldürmeye yeltenir. Tam bu sırada genetik mühendislik ürünü eski bir asker olan Caine (Tatum) ortaya çıkarak Jupiter’i kurtarır. Caine tarafından öldürülen sağlık ekibi, alienvari bir görünüme dönüşen dünya dışı varlıklardır. Hayatı kurtulan ancak kafası iyice karışan Jupiter’in, ucu başka galaksilere uzanan kaderi, bu olayla birlikte yavaş yavaş şekillenmeye başlar.
Şikago sokaklarından, uzak galaksilere uzanan “Jupiter Yükseliyor / Jupiter Ascending” “The Matrix” Üçlemesinin yaratıcıları Lana ve Andy Wachowski’nin yazıp yönettiği bir film. Kuşkusuz idealist ve oldukça yaratıcı olan kardeşlerin en büyük handilkapı da “The Matrix”. Çünkü yaptıkları her iş, bu filmle karşılaştırılıyor. Ben filmi karşılaştırma yapmadan izlemenizi öneririm.
İlk yarısı eğlenceli başlayan “Jupiter Yükseliyor” gittikçe artan temposu ve sunduğu görsel yoğunluk sebebiyle keyifle izleniyor. Görsel efektlerin etkili olduğunu, ancak bazı sahnelerde biraz sırıttığını da söylemek mümkün. Genelinde epik uzay operası tadı aldığım filmden zaman zaman Star Wars gibi bir hikaye çıkar mı diye beklenti içinde girmedim değil. Kurgulanan evren, uzay krallığı, bazı karakterler, duyduğum müziğin kullanım şekli, beni böyle bir beklenti içerisine itti.
Hep tempodan bahsediyorum ama filmin sonunda bu temponun bir yandan hoşuma giderken öte yandan da beni yorduğunu, aksiyon sahnelerinin tadını çıkaramadığımı ve karakterlerin de belki bu tempo sebebiyle biraz havada asılı kaldığını belirtmek isterim. Bu temelde bir kadın hikayesi ancak erkek karakterlerin daha güçlü yorumlanması sebebiyle merakım hep Jupiter dışındaki karakterlere kaydı. Keşke bir seri olarak düşünülse ve bu kadar koşturmadan – yormadan izleme olanağı sunulsa idi. Anlatım boşluklarına ve Hollywood klişelerine rağmen büyüleyici detaylar beni çok etkiledi. Bunların tümünü sindirmek isterdim.
Filmin oyuncu kadrosuna gelince.
Caine rolüyle Channing Tatum, aksiyon sahnelerine yakışan bir oyuncu. Jupiter rolüne izlediğimiz Mila Kunis’i ise bu rolle bağdaştıramadığımı belirtmem lazım. Güzel bir kadın ama özellikle aksiyon sahnelerinde çok sırıtıyordu ve zihinlerimizde kalıcı bir karakter olmaktan çok uzaktı. Bunun dışında Balem rolüyle Eddie Redmayne ve Titus rolüyle Douglas Booth’u çok beğendim.
Bu arada Caine’in yerçekimine kafa tutan ve snowboard ile havada kayıyormuş hissi uyandıran sahnelerine de ayrıca bayıldım 🙂
Sanat yönetimi kusursuz olan Jupiter Yükseliyor’u mutlaka izlemenizi öneririm. Her şekilde keyif alacağınız dakikalar sizi bekliyor. Ben kaçırdığım sahneleri yakalamak için tekrar izleyeceğim ve sanırım siz de ben gibi düşünecek, ikinci defa izlemek isteyeceksiniz.
Şimdiden iyi seyirler 😉
3 yorum
Filmi ön izlemedim, fragmanlarından ve gelişimini takip ettiğimden söylüyorum; bana göre yeni bir cloud atlas vakası 😉 beklentim çok düşük. Matrix ile karşılaştırmaya yeltenmiyorum bile. Ölçütüm, Cloud Atlas’dan güzel olsun yeter ( ki sanmıyorum. ) Olay kendini Channing Tatum’un uyduruk makyajından belli ediyor. Birçok şey muhtemelen en az bu saçma kast seçimi ve makyajları kadar emanet duruyordur bu filmde. Yine de izleyeceğim. Umarım böyle devasa bütçeye ve olanağa yazık edilmemiştir ve ben yanılıyorumdur.
Cast konusunda haklı olabilirsin ama ben filmi sevdim. Matrix serisi ile karşılaştırmamak lazım Emrah. Cloud Atlas’ı sevmemiştim, ondan daha iyi hatta filmin temposu yüzüden ikinci defa izleyeceğim belki üçüncü bile gerekecek.
Pingback: Webrazzi Summit 2019 Notları - Fundalina