Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, Jean Philippe de Tonnac’ın yönettiği, kitaplar ve geleceği ile ilgili sorularına Umberto Eco ile Jean Claude Carriere’in verdiği cevaplardan oluşan bir söyleşi kitabı.
Ekrandan okumanın, bugüne kadar kitapların sayfalarını çevirerek yaptığımız okumaya nasıl bir değişiklik getireceği merak konusu. Elektronik kitap basılı kitabın zararına olacak şekilde kendini kabul ettirse de, onu evlerimizden ve alışkanlıklarımız arasından çıkarmak pek mümkün değil. Filmin tabloyu, televizyonun sinemayı öldürmediği gibi e-kitaplar da basılı kitapları öldürmeyecek elbette.
Söyleşiyi yöneten Jean Philippe de Tonnac; Kitabın icadını ister kodekslere, ister daha eski papirüs tomarlarına dayandıralım, uğradığı değişimlerin ötesinde, kendine olağanüstü bir şekilde sadık kaldığını kanıtlamış bir gereç var karşımızda. Bu durumda kitap, müjdelenen veya korkulan teknolojik devrimlerin durduramayacağı bir çeşit “bilginin ve muhayyilenin tekerleği” gibi görünüyor diyor. Bu saptamadan sonra başlıyor sorularına. Kitap nedir, raflarında, insanlığın kendini yazacak duruma geldiğinden beri biriktirdiği bilgileri ve hayalleri kapsayan kitaplar nedir? Zihin onlar aracılığıyla çıktığı bu serüvene dair nasıl bir imgeye sahibiz? Bize hangi aynaları tutuyorlar? Bu ve bunun gibi pek çok soruya Jean Claude Carriere ve Umberto Eco kendi evlerinden yanıt veriyor.
Yazar, senarist, tiyatro-sinema kuramcısı ve uygulamacısı olan Jean-Claude Carrière ile Umberto Eco’nun söyleşisi; kitap, okuma, kitaba ve okumaya yönelik alışkanlıklar ve eğilimler, konu ile ilgili derin ve genel bilgiyi tek bir eserde sunuyor. Sorulara yanıt aranırken konu bir anda beklenmedik bir yere bağlanıyor.
İlk bölüm, e-kitap’ın basılı kitabı öldürüp öldürmeyeceği tartışmasıyla başlıyor. Sonra kendimizi “Kalıcı Veri Depolama Ortamından Daha Geçicisi Yoktur” saptamasını okurken buluyoruz. Nasıl bir kütüphane bölümünde Umberto Eco’nun bir incunabula meraklısı, Jean-Claude Carrière’in hayatı boyunca sırf hoşuma giden kitaplar aldığını öğreniyoruz. Öldükten sonra kitaplarına ne olacağı konusu onlar için önemli değil, pek çoğumuz gibi yaşarken sahip olmak onlar için yeterli.
Umberto Eco: “Her yeni teknoloji yeni bir refleks sisteminin edinilmesi anlamına geliyor, bu yeni sistem de bizden yeni çabalar bekliyor; hem de gittikçe kısalan süreler içinde. Tavukların yolun karşısına geçmemeyi öğrenmesi bir asır sürdü. Bu canlı türü sonunda yeni trafik kurallarıyla uyum sağladı, ama bizim böyle bir vaktimiz yok” diyor. Teknoloji kafasını karıştırmasına ve zor adapte olmasına rağmen sırtını dönmemiş ancak internetteki bilgi yoğunluğu, doğruluğu sorguladığı konuların başında geliyor.
Jean-Claude Carriere ise: “Ben gerçek bir koleksiyoncu değilim. Hayatım boyunca kitapları sırf hoşuma gittikleri için satın aldım. Bir kütüphanede en çok sevdiğim şey uyumsuzluk, çeşitli nesnelerin, hatta çatışan kavga eden nesnelerin yan yana gelmesidir. Kitaba, okumaya, bilgiye yönelik böyle bir anı zenginliğini, benimkini kat kat aşan bir isteği ve hatta öğrenme, anımsama, değerlendirme zevkini derin bir kıskançlıkla karşıladım. Artık zavallı halde bulduğum kütüphaneme farklı gözle bakıyorum. Elektronik kitap elbette olacak, yakında benimki de çıkacak, ama asla kitaplarımın yerini alamayacak.” diyor.
258 sayfadan oluşan kitap kırkmerak yayınlarından satışa sunulmuş. Başından sonuna kadar sıkılmadan, sanki odanın bir köşesinde koltuğa ilişmiş, sohbete gözcülük ediyormuş tadında okuduğum bu kitabı çok sevdim. Bir kitap okuduğunuzu sanıyorsunuz ama satır aralarında aldığınız notlarla onlarca kitap okumuş kadar oluyorsunuz. Sonuç olarak “Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın“ kitaplığınızda mutlaka bulunsun diyor, tadından yenmeyecek bir söyleşi okuyacağınızı hatırlatıyorum.