Robert Eggers’ın yazıp yönettiği 2024 yapımı Nosferatu Filmi 3 Ocak’ta vizyona giriyor. Özel gösterime izlediğim filmi sizin için yorumladım.
#Nosferatu galasındayız 😃 Yorumlar çıkışta👍🏻 pic.twitter.com/dN4vkb14uU
— Hasan Yalcin (@hasanyalcin) December 26, 2024
Nosferatu Filmi
Robert Eggers’ın yazıp yönettiği 2024 yapımı “Nosferatu”, Bram Stoker’ın “Drakula” romanından esinlenerek F.W. Murnau’nun 1922 tarihli sessiz filmine modern bir uyarlama olarak karşımıza çıkıyor. Eggers, hem klasik hikâyeye saygı duruşunda bulunuyor hem de kendi sinematik ve sanatsal vizyonunu esere başarıyla entegre etmeye çalışıyor.
Klasikten Moderne Yolculuk
“Nosferatu”, klasik bir korku hikâyesini günümüz sinema teknikleriyle yeniden yorumlayarak izleyiciye sunuyor. Ancak bu yalnızca bir uyarlama değil; aynı zamanda Eggers’ın, sinematografisi ve tarihî detaylara olan hayranlığını yansıttığı bir yapıt. Filmin atmosferi, karanlık tonları ve detay odaklı sahneleriyle Murnau’nun eserine bir selam niteliğinde. Ancak, filmin bu sadık yapısı, bana göre yaratıcı yeniliklerin önüne geçmiş.
Önceki Nosferatu Filmleri Üzerine…
F.W. Murnau’nun 1922 tarihli sessiz filmi, vampir mitolojisinin sinema tarihindeki en erken ve en etkileyici temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. Werner Herzog’un 1979 yapımı “Nosferatu the Vampyre” adlı filmi ise Murnau’nun eserine bir başka saygı duruşu niteliğindeydi. Eggers’ın versiyonu, bu iki yapımın mirasını devralarak daha modern bir sinema anlayışıyla harmanlıyor.
Nosferatu Filmi Konusu

Filmin hikâyesi, 19. yüzyılın sonlarında Almanya’da geçiyor ve genç bir kadın olan Ellen Hutter’ın (Lily-Rose Depp) korkutucu ve takıntılı bir figür olan Kont Orlok (Bill Skarsgård) ile karşılaşması üzerine odaklanıyor. Emlakçılık yapan kocası Thomas Hutter (Nicholas Hoult), Transilvanya’ya Kont Orlok ile bir kontrat imzalamak için gidiyor. Ancak bu yolculuk, Thomas için bir ölüm kalım mücadelesine dönüşürken, Orlok’un Ellen’a olan saplantısı çiftin yaşamını tamamen alt üst ediyor.
Nosferatu Filmi Oyuncu Kadrosu
Filmde Bill Skarsgård, Lily-Rose Depp ve Nicholas Hoult’un yanı sıra Aaron Taylor-Johnson, Emma Corrin, Willem Dafoe, Ralph Ineson ve Simon McBurney gibi güçlü isimler yer alıyor. Kont Orlok rolüyle Bill Skarsgård, yine etkileyici bir performans sergileyerek karakterin karanlık ve ürkütücü yanlarını ustalıkla yansıtıyor. Onun sahneleri, adeta filmin atmosferini domine ediyor ve izleyiciyi derin bir korku duygusuyla baş başa bırakıyor. Lily-Rose Depp ise Ellen Hutter rolünde bazen çok teatral ve uzak bir oyunculuk sergiliyor. Özellikle duygusal yoğunluk gerektiren sahnelerde o geçişi tam anlamıyla veremiyor. Ancak, bazı anlarda oldukça etkileyici olmayı başarıyor ve karakterine belli bir zarafet katıyor. Nicholas Hoult, Thomas Hutter rolünde dengeli bir performans sunarak hikâyeyi taşıyan figürlerden biri haline geliyor. Robert Eggers’ın yazıp yönettiği filmde, görüntü yönetmenliği Jarin Blaschke’ye, müzikler ise Robin Carolan’a emanet edilmiş. Set tasarımı ve dönem detaylarıyla da öne çıkan yapım, izleyiciyi adeta 19. yüzyıl Avrupa’sına taşıyor.

Filmin açılışı müthiş, hemen sizi içine çekiyor ve daha fazlasını izlemek konusunda heyecanlandırıyor. Robert Eggers’ın atmosfer yaratmadaki ustalığı, filmin başlangıç sahnelerinde kendini net bir şekilde hissettiriyor. Ancak, bu etkileyici giriş, filmin ilerleyen bölümlerinde aynı tempoyu sürdüremiyor. Hem renk paleti hem de anlatım gittikçe soluklaşıyor ve yer yer durağan bir hâl alıyor. Elbette bu, yönetmenin bilinçli bir tercihi olabilir; karanlık ve melankolik bir atmosfer yaratmayı hedeflediği düşünülebilir. Ancak, başlangıçtaki yoğunluğun sona kadar korunmasını bekleyen izleyiciler için bu durum bir hayal kırıklığı yaratabiliyor. Film başında ve sonunda görmeyi umduğum o güçlü ve etkileyici sahneler, orta kısımda ne yazık ki yerini buhranlı ve bağlantısı kopuk bir yapıya bırakıyor. Baştaki heyecan ve atmosferin, sonlara doğru aynı ivmeyle devam etmesi, filmi tam bir bütünlük sunan bir deneyime dönüştürebilirdi. Eggers’ın sanatsal dokunuşları takdire şayan olsa da, hikâyedeki bu kopukluk, filmi duygusal olarak bağlayıcı bir bütünlükten uzaklaştırıyor.
Yapım Detayları

Eggers, tarihî doğruluğa büyük önem vererek filmin set tasarımında ve özel efektlerinde gerçekçiliği ön planda tutmuş. Örneğin, CGI yerine gerçek farelerin kullanıldığı ve çekimlerin ağırlıklı olarak Çek Cumhuriyeti’nde gerçekleştirildiği biliniyor. Ayrıca, yapımın yalnızca sinema gösterimleriyle sınırlı kalmayarak ilerleyen dönemde dijital platformlara da taşınması planlanıyor.
Özetle…
“Nosferatu”, klasik bir hikâyeye modern bir yaklaşım sunarak hem nostaljik bir deneyim hem de çağdaş bir korku filmi yaratmayı hedefliyor. Ancak bu dengeyi tam anlamıyla sağlayabildiğini söylemek zor. Eggers’ın dikkat çekici görsel dünyası ve oyuncu kadrosunun güçlü performansları, filmi izlenmeye değer kılıyor. Ancak, yaratıcı özgünlük konusunda biraz daha cesur bir adım atılmış olsaydı, film sinema tarihine daha güçlü bir etki bırakabilirdi diye düşünüyorum. Buna rağmen “Nosferatu”, korku sinemasının tutkunları ve Eggers hayranları için kaçırılmaması gereken bir deneyim sunuyor. İzlemeyi düşünenlere şimdiden iyi seyirler dilerim.