The Substance, genç ve güzel görünmeyi takıntı haline getirmiş olanların mutlaka izlemesi gereken, rahatsız edici ve düşündürücü bir film. İşte detaylar.
The Substance Filmi
The Substance (2024), genç ve güzel görünmeyi takıntı haline getirmiş olanların mutlaka izlemesi gereken, izleyiciyi ekrana kilitleyen, rahatsız edici ve düşündürücü bir film. Yönetmen Coralie Fargeat, kadınların güzellik ve gençlik baskıları altında nasıl ezildiğini body horror türünde ve çarpıcı bir şekilde işliyor. Film, Hollywood’un estetik saplantıları ve gençlik takıntısı üzerine sert bir eleştiri sunarken, toplumsal normlar ve kadın bedeni üzerine cesur bir sorgulama yapıyor.
Başrolde Demi Moore, kariyerinin sonlarına gelmiş bir aerobik şovu sunucusunu canlandırıyor. Karakterinin geçirdiği dönüşüm, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir dehşete de işaret ediyor. The Substance, hem duygusal derinliği hem de grotesk görselleriyle dikkat çekiyor ve izleyicilere rahatsız edici ama düşündüren bir deneyim sunuyor.
The Substance filminin yönetmenliğini Coralie Fargeat üstleniyor. Görüntü yönetmeni Benjamin Kracun, Beverly Hills’in parlak tonlarından grotesk sahnelere kadar geniş bir yelpazede çarpıcı bir estetik sunuyor. Müzikler ise Raffertie imzası taşıyor; elektronik müzikle filmdeki gerilim dozunu artırarak hikayeye dinamizm katıyor. Filmin dağıtımı MUBI tarafından yapılıyor ve prömiyerini 2024 Toronto Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Başrolde Demi Moore, aerobik şovu sunucusu Elisabeth Sparkle karakterini canlandırırken, Margaret Qualley genç versiyon Sue’yu, Dennis Quaid ise Elisabeth’in eşi Harvey’i oynuyor. Oyuncu kadrosunda ayrıca Gore Abrams (Oliver) ve Olivier Raynal (Alan) da yer alıyor.
The Substance Filmi Konusu
Elisabeth Sparkle (Demi Moore), bir zamanlar televizyon dünyasında parlayan, aerobik dans gösterisi programında baş dansçı olarak tanınan bir şov sunucusudur. Ancak 50. doğum gününde, yapımcısının daha genç ve güzel bir kadın arayışına girdiğini öğrenir ve bu durum onun ruhsal çöküşüne yol açar. Elisabeth, yaşadığı hayal kırıklığı ve yetersizlik duygusuyla bir kazaya karışır. Hastanede gizlice kendisine sunulan gizemli ve ürkütücü bir teklifi kabul eder. Bu teklif, onun genç ve idealize edilmiş bir versiyonu olan Sue’yu (Margaret Qualley) yaratmasına olanak tanıyan bir madde içerir. Bu madde, Elisabeth’in gençliğini ve güzelliğini yeniden kazanmasına olanak sağlar.
Ancak Sue’nun ortaya çıkışı, Elisabeth’in kendi kimliğini her dönüşümden sonra geri çağırmak zorunda kalmasına yol açar. Kendi içinde bölünmeye başlayan Elisabeth, iki kimlik arasında sıkışıp kalır ve fiziksel ve psikolojik olarak büyük bir yıkım yaşamaya başlar. Genç Sue, şöhretin ve beğenilmenin verdiği sarhoşluk ile Elisabeth’in hayatına hükmetmeye başlar ve aralarındaki denge bozulur.
The Substance Filmi Yorumu
The Substance, çok uzun bir aradan sonra Demi Moore’un beyazperdede yeniden yükselişine tanık olduğumuz bir yapım. Film, 77. Cannes Film Festivali’nde “En İyi Senaryo” ödülünü kazanarak dikkatleri üzerine çekmişti. Body horror türünü sevenlerin merakla beklenen bir film olan The Substance, dramatik ve korku unsurlarıyla 140 dakikalık yoğun bir deneyim sunuyor. Türkiye’de 1 Kasım’da vizyona girecek olan film, ilk 45 dakika ile son yarım saat arasında kopukluk hissettiren bir yapıya sahip. Süresi oldukça uzun olan film, tüm mizah unsurlarına rağmen “hadi toparla” dedirten bir noktaya gelebiliyor. Ancak bu eksiklik, filmin sunduğu sosyal eleştiriyi zayıflatmıyor. Yapım, toplumsal güzellik standartlarına, yaşlanma karşıtı endüstriye ve Hollywood’un genç kadınlara olan takıntısına getirdiği eleştirel bakış açısıyla da öne çıkıyor.
Film, Cronenberg filmlerinden The Shining, 2001: A Space Odyssey, Carrie, ve Aronofsky’nin Requiem for a Dream gibi yapıtlara bolca referans içeriyor. Özellikle Demi Moore’un performansı, Elisabeth’in gençlik saplantısını ve toplumsal baskılar karşısındaki yıkımını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Margaret Qualley de Sue karakteriyle Elisabeth’in gençlik ikizi olarak sahnede parlıyor ve film boyunca izleyicileri etkileyen sahnelerde rol alıyor.
Film boyunca gençlik ve güzellik uğruna ödenen bedeller, toplumsal beklentiler ve tamahkârlığın nelere yol açabileceği temaları işleniyor. Hollywood yıldızları için yaşlanmayı kabullenmenin zor olduğu bir dünyada, gençlik iksiri beklentisi birçoğu için var olan bir saplantı. Ancak The Substance, bu iksirin ne kadar tehlikeli ve farklı çalıştığını etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor.
Filmin sinematografisi oldukça başarılı, kullanılan renkler etkileyici ve keskin. Elisabeth’in başından sonuna kadar giydiği sarı palto, kırmızı kıyafetler, mavi mayo ve Sue’nun ışıltılı pembe mayosu, her sahnede derin bir anlam yüklüyor ve görsel açıdan izleyiciyi içine çekiyor.
Yılın en beğenilen filmleri arasında yer alan The Substance, Strange Darling ile birlikte bu yılın en dikkat çeken yapımlarından biri. Body horror türüne yeni bir soluk ve akış getiren film, izleyiciyi rahatsız etmekten çekinmiyor ve sunduğu eleştirilerle derin düşüncelere sevk ediyor.